MAKALE DETAY
İlk İslâm devleti-İlk içtimâî anlaşma metni
İlk İslâm devleti, Peygamber Efendimizin (asm) Medine’ye gelişinden sonra kurulan devlettir. Bu devlet, esaslarını Kur’an-ı Kerim’den alan kanunlarıyla, ordusuyla, idarecisi ve danışma meclisiyle mükemmel bir devletti.
Hicretin birinci yılında Peygamber Efendimiz (asm), Medine halkının temsilcilerini topladı (Bunlar arasında Yahudiler de vardı). Onlarla birlikte bu şehirde huzur içerisinde yaşamanın temel prensiplerini tesbit etti. Bu prensipler maddeler halinde yazıldı ve derhal yürürlüğe konuldu.
Bazı tarihçiler, 52 maddeden meydana gelmiş olan bu ilk içtimâî anlaşma metnine “Medine Vesikası” ismini vermiştir. Bu metin, sadece mü’minlerin hukukunu değil, Medine’de yaşayan gayr-ı müslimlerin de hukukunu düzenliyor ve onları da İslâm hukukunun himayesi altına alıyordu.
Bu anlaşma metnindeki hükümlere göre, gayr-ı müslim halk ile siyâsî ve askerî sahada işbirliğine gidilmişti. Buna göre; gayr-ı müslimlerin temel hak ve hürriyetleri, ilk İslâm devletinin himâyesine veriliyor, buna karşılık, gayr-ı müslimler de ortak düşmanlara karşı, Müslümanlarla birlikte hareket etmeye söz veriyorlardı. Ne var ki sonradan Yahudiler bu hükümleri çiğnemişlerdir. Mekke Müşrikleri Medine’yi muhasara ettiğinde, onlarla işbirliği içerisine girmiş, hatta Müslümanlar savaş halindeyken, Medine’nin bir mahallesindeki evde toplanarak kadınlara ve çocuklara saldırmaya yeltenmişlerdi.
Bunun adı “vatana ihânet”ti, hâinlikti. Bu bakımdan Hendek Muharebesi müşriklerin kaçıp gitmesiyle neticelenir neticelenmez, Peygamber Efendimiz (asm) Cenab-ı Hakk'ın emri üzerine Benî Kurayza Yahudileri üzerine sefere çıkmıştı. Neticede Yahudiler hâinliklerinin cezasını çekmiş ve önce Medine ve civarından, sonra da bütün Arabistan’dan ve İslam diyarlarından sürülmüşlerdir.
Bütün hukukçuları da hayran bırakan ve Müslümanların hâkim durumda olduklarında ne kadar âdil ve müsamahalı davranacaklarını belirten bu yazılı metnin hükümleri nesholmuştur. Bu metin, o günkü şartlara göre ve Medine esas alınarak yapılmış bir anlaşmadır. Onun yerine Kur’an-ı Azimüşşan’ın bütün insanlığı kucaklayacak cihanşümul hükümleri kıyâmete kadar cârî olmak üzere bâkî kalmıştır.